Selçuklu Dönemi

12.04.2015 19:09


SELÇUKLULAR DEVRİNDE Çemişgezek

Uygur Hanı Yakak (1) adlı bir su başısı vardı, ölünce yerine oğlu Selçuk (2) Subaşı oldu.
Fakat günlerden bir gün Uygur hükümdarı Bugu (3) ile arası açıldı. Selçuk, çok
kibirli, azarnetli bir adamdı, aynı zamanda çok itibarı vardı, toplantılarda
daima Hanın hatunu ile oğullarının üstünde oturduğundan Hatun, buna çok kızar
ve Hana şikayetlerde bulunurdu. Selçuk, bunu anlamış ve işin fenaya gideceğini
kestirmiş olduğundan bir gün, 100 at, 1500 deve, 150.000 koyun ile Hanı ve
memleketi terk ederek kazak şeklinde Semerkand yolunu tutmuştu. Cünde (4) kadar
geldi. Orada, Sasanilerin valisi bulunan Muntasır a müracaatla: (Ben, islAm
olmağa geldim, bize bir Alim gönder) dedi. Vali teklifini derhal kabul ederek Selçuka
bir Alim gönderdi. Alimin irşadı üzerine Selçuk ve sonra bütün oba halkı
islAmiyeti kabul ederek burada yerleştiler (1004 - 397. H).

O sıra, bu topraklarda birçok putperest Türkler yaşıyordu, bunlar, Doğudan gelip te buraya
yerleşen kabilelerden haraç almağa alışmışlardı. Selçuk'un obasına da gelerek
bundan da haraç istediler. Selçuk, yaman bir adamdı, isteklerini reddederek
bunları kovdu, ısrar edince de askerleriyle tepeledi ve bu hareketiyle o
yerlerde büyük bir şöhret kazanmış oldu.

Bunun üzerine etrafta olan bu gibi putperest Türkler yığın yığın Selçuka dehaletle
Müslümanlığı kabul ettiler. Bu suretle Selçugun idaresi altnda çok kuvvetli bir
İslAm oymağı kurulmuş oldu. Reisleriniıi ismine izafetle bunlara da Selçuk
Türkleri denildi. İşte Selçuk devletinin kuruluşu böyle başladı.

Selçuk, 107 yaşmda Cünd şehrinde öldü.

Selçuk'un ölümünde topraklan üç kardeş arasnda taksim edildi. Doğu Anadolu (Harput dahil)
Amcaları Arslanın oğlu Kutulmuşa, verilmişti.

Bu sırada Anadolu'yu istilaya koyulmuş olan Kutulmuş, Ani (Kemah) şehrini ve bir az sonra
da Sivas, Malatya'yı Bizanslılardan aldı.

Bu devirde, bu topraklar üzerinde bulunan insanlar, o kadar hareket halindeydiler
ki, bir Han veya bir Bey ve Sultan etraflarına bir az fcuwet topladılar mı
karşılarında bulunanlarm topraklarına hücum eder, yakar, yıkar, öldürür ve zapt
ederlerdi. Bunun yerini, bir başkası ayni şekilde gelir alırdı. Bu sebeple
Selçukiter, 7-8 sene içinde birçok yer degiştirdiler, bozguna uğradılar,
askerleri tamamen dağıldı, öyle zamanlar oldu ki, 900 süvariyle kaldılar; fakat
onlardaki iç cevher, birlik ve beraberlik ve yurt kurma kabiliyeti sayesinde
yine kendilerini topladılar, tutuhdular, devlet kurdular ve sonra bilhassa Doğu
ve Orta Anadolu'da önemli izler ve eserler bıraktılar.

Doğuda vukua gelen bu Selçuk istilası, bilhassa Bizansları çok korkuttu. İmparator
Diyojen 200.000 kişilik bir ordu ile doğuya gelip, önce önüne gelen yakm
vilayetleri (ki, Harput da dahil) istirdat ettikten sonra kuzeye doğru hArekete
geçti.

İşte bu sıralarda tarihte büyük nam ve izler bırakmış olan meşhur Malazgirt muharebesi vukua
gelmişti (1071).

Daha sonraları Alp Arslanm orduları Bizans topraklarma serbest hareketle Sivas,
Kayseri ve Konya'ya kadar gittiler ve bu şehirleri de zapt ettiler. Bu suretle
içeride kalan ve Bizanslılar namına hareket eden bir Ermeni Beyinin idaresinde
bulunan Harput ve dolayları da Selçukilerin idaresine geçti.

Sultan Ebu Şuca lAkabını alnıış olan I. inci Kılıç Arslan (1092 - 485. H) yılmda tahta
geçer geçmez Danişmentler elinde bulunan Ankara, Kayseri'yi alıp Malatya'ya
kadar geldi, burayı da zapt ettikten sonra Harput, Diyarbekir, Musul
taraflarına kaydı ve bu savaşlarm hepsinde muzaffer oldu ise de, sonunda Irak
seferinde İran Selçukilerinden Sultan Mesudun kuvvetleriyle (Miya Farikin)
civarmda karşılaştı, vukua gelen muharebede bozularak (Habur) nehrine düştü ve
boğularak öldü (1106 - 500. H). Bu tarihten sonra Harput ve dolaylarımn idaresi
I. Keykubad devrine kadar Artukoğullarmm elinde kalmıştır.

luazzam hid aıretın unvanıyıe jtLonyaaa tanta geçti.

AlA al-Din Keykubad, devrinin hükümdarları arasında eşine tesadüf lllmeyen kudrette,
Osmanlılarda Sultan Selim ve 4. Muradı andırır Iddet ve kabiliyette yaratılmış,
ileri görüşüyle, yüksek siyasi düşünce

•Ve hareketleriyle, hükümlerinde Adil ve riayasma karşı da şefkatli ve merhametli
bulunması hasletiyle, devletinin şeref ve nüfuzunu yükselttoıiş, sınırlarmı
genişletmiş ve etrafmda bulunanlara, heybeti ve ciddiyeti sayesinde boyun
egdirmis celAdetli bir hükümdardı.

Imar yoluna sokmuş olduğu memleketinin, Moğollar tarafmdan çig'nenerek harabiye yüz
tutacegını önceden sezmiş ve bunlar tarafmdan:

-
Memleketine zararımız dokunmasın dersen itaate gel! diye (1226 - 623 H.)
tarihinde yaptıklan teklifi kabul ile elcilerini güler yüzle karşılamış,
bunlara iyi muamele etmiş, ve Moğol Sultanına kıymetli hediyeler göndermişti.
Bu suretle moğollann bir nevi tabiiyetini kabul ederken (6), di'er taraftan
Moğolların kolaylıkla memleketine geçmemeleri için ara sınırlarda hüküm süren
CelAl al-Din Harizem Şah (7) ile, Erzurum valisi bulunan Amcazadesi ErTuğrul
oğlu Rukn al-Din Cihan Şaha dostluk anlaşmaları teklif etmişti.

CelAl al-Din ise, bu teklifi red ile Cihan Şahla birlikte Ahlatı zapt etmişti. (1230
- 627. H). Bunun üzerine Keykubad üzerlerine harp açtı. Müttefiki bulunan
(Eyyubiler) den (8) Al-Eşraf maiyetindeki 5.000 sü-vari ile Sultanm 20.000
kişilik süvarisi Sivasda birleşerek Erzincan'a ve orada bulunan Halifenin
ihtiyat kuvvetlerini de aralarına alarak 40 - 50 bin kişilik bir ordu ile
Erzururna doğru hareket halindeyken, CelAl al-Din, bunu haber aldı.

CelAl Al-Din, Selçuki kuvvetlerini arkadan vurnıak üzere başka yollardan Harput'a
inerken müttefiki Cihan Şaha da Selçukileri karşılamak için emir vermişti.

(5) I. AlA al-Din Keykubad zamamnda, iki raühim hadise meydana gelmiştir ki. bunlardan
birisi: Osmanh sülalesinin küçük Asya'dan Anadolu'ya geçişleri ve Eı-tuf-rulun
malüm savaşda Selçukilere yardımından memnun ve mutahassis kalan Key-kubadın
bunlara (Sırmalı Çukur) u kışlak olarak vermesi. İkincisi ise, MevlAna CelAl
al-Din-i Kumi nin babası Muhammed .Balıa al-Din Veled bin Hüseyin-ül-Bik-r! nin
Belhden Bağdata ve Bağdattan Hicaza ve Hicazdan Konya'ya gelip yerleşmesi (1225
- 622. H). keyfiyetidir.

(8)
Eyyubiler: Mısır, Suriye* ve Yemende hüküm sürmüş bir hanedanın adıdır. Doğu
Orta Çagm en kuwetlilerinden biri olan bu hanedamn adına, bu hükümeti kuran
SalAh al-Dinin babasmm adı Eyyııb b. Şadi ye izafetle Eyyubiler denilmiştir.

Mevcudu
40.000 e varan Harzemli ve müttefikinin kuvvetleri Harput ovasında birleşti,
Fırat'ı geçerek Erzincan yoluyla Sivas'a doğru yürürken (9) bunu hab@r alan
Keykubad arkadan sanlacagını düşünerek hemen tersytizüne dönüp Erzincan'a ve
oradan da Sivas'a doğru yol alırken iki ordu Erzincan ovasında (Ymssı Çemen) de
karşılaştılar. Vuku bulan muharebede, CelAl al-Din v@ Cihanşahm askerleri büyük
bir hezimete uğratıldı. (10 Afustos 1230 - 29 Ramazan 627) (10).

Selçukilerin
genişleme siyasetine karşı Mısır Hükümdarı Al-Malik al-KAmiU ile Suriyede
buluntn Eyyubiler birleşerek Orta ve Doğu Anadolu'yu zapt etmeH üzere
tefiebbu&e geçip Maraşm kuzeyinden Anadoluy,u istilaya kalktıkları sira
(1234 - 631 H.), Toros geçitlerinin SelçuMler tarafmdan tutuldulunu göreiı
müttefik kuvvetleri yerlerinde sayarken, ttm bu sırada daha once Keykubadi
birakarak tabiiyetini Mısır hükümcJarı KAmile cevirtn Harput Artuklu meliki
Nureddin Muhammed, Mısırhlar geri dönerlerse kendisinin ufrayacagı tehlikeyi
düşünerek müttefiklere, Orta Anadolu'ya kolaylıkla girmek için kendi ülkesini
gösterdi. Bu teklif, Mısır hükümdan KAmilce cazip görülerek kuvvetlerini
Besni'ye çekti ve oradan bir kısmını Malatya'ya ve Hama hükümdarı Melik
al-Muzaffer kumandasmda plan 1.500 süvariyi de Harput'a gönderdi.

Keykubad,
bu haberi ahnca, Toros geçitlerinde ihtiyat kuwetler bırakarak Malatya'ya
geldi, burada karargah kurdu ve sonra süratle Harput üzerine yürüdü,

Harput'u
zaptetmek için, 12.000 kişilik bir kuvvetle önce KemAl Al-Din Kamyar* ve sonra
MübAriz Al-Din Çavlı* ile Tac Al-Din Pervane idaresindeki kuvvetleri ve
arkasmdan da 10.000 kişilik bir kuvvetle kendisi Fırat nehri üzerine kurdurduğu
köprülerden geçerek Harput ovasında Mısır ve Eyyubi kuvvetleriyle karşılaştı.

Vuku bulan
muharebe, Selçukilerin galebesiyle sona erdi. Mısırlılar ve Eyyubiler büyük bir
hezimete uğradılar. Askerlerinden bir çoğu öldü r rüldügü gibi bir kısmı da
Fırat'ın sularına gömüldü. Sağ kalanlar ise, Harput kalesine sıgındüar. Ordunun
bu muvaffakiyetini karargahmdAi*' haber almn Ala al-Din Keykubad (Harpert)
önlerine gelerek kaleyi mu* hasara ve etrafına 19 rnancmik kurdurmak suretiyle
sıkıştırmaca kal sigman Melik al-Muzaffer ile Artuk Meliki kaleyi teslime
niecbur dular, (20 Afustos 1234 - 23 Zilkade. 631. HV

ovnıa r\ı
tuft.

eunereıv
.narpuı-

uzaklaştırılmış,
Harput ve etrafmda bulunan diğer 7 kale Selçukilerin idaresine geçmişti.

Sonra
Mısır hükümdarını takip etmek üzere harekete geçildi ise de, onun çoktan nefesi
Mısırda aldıgı anlaşıldı. Bunun üzerine Keykubad, bir kısım. ihtiyat kuvvetler
bırakarak kışı geçirmek üzere Antalyaya çekildi. Pakat yine boş durmuyordu,
Mısırlılara karşı siyasi ve askeri hazırlanma kasdiyle etrafında bulunan komşu
beyliklerle ittifak muahedeleri yapmak için bunlardan elçiler istemişti,
elçiler geldiler, bir bayram günü sarayında bu elçilere verdiği muazzam
ziyafette, muarızları tarafmdan zehirlenerek öldürüldü (1237/38 - 635. H).

Zehirlenmesinden
az sonra Kayseride bulunan (Kaybubadiya) sarayma nakil edilen büyük hükümdar,
bu sarayda öldü. Sonraları cesedi Konyaya nakil edilerek kendisine nisbet
edilen AlA al-Din camiinin yanındaki türbeye defnedildi (11). 18 yıl saltanat
surdii, devri, Selcukilerin en parlak devrini teşkil etmekteydi (12).

Keykubad
I, den sonra Selçuk tahtma Giyaseddin Keyhusrev II. geçmişti. Babasmm hiç de
sevmedigi, lAkabı Kopek olan Sadettini yanma alarak bımun sözü ve teşvikiyle
harekete başladı. Ilk defa Harizemliler üzerine Ani bir hücum yaparak bunlann
en ileri gelen beylerinden Kayir Ham yakalayip (Zamando) kalesine hapsetti.
Bundan muteessir olan bütün Harizem beyleri isyan ederek önlerine rAsladıkları
yerleri yakip yiktiktan sonra Malatya'ya doğru ilerledikleri sırada. bunların
tenkili' Kemaleddin Kamyar memur edilerek maiyetindeki kuvvetlerle Malatya'ya
vardigi zaman Harizemliler Arapkir yolu ile Pıratı geçmekteydiler.

Kemaleddin
Kamyar* bunlan takip etmek için Malatya Subaşısı Seyf al-Davle Er-Tokus ile
Harput Subaşısı Bayranı ı yola çıkardı. Harizemlilerle temaslarmda geri dönme
teklifini reddetmeleri üzerine, atak ve çok sert olan Bayram Subaşı,
kuvvetleriyle Harizemlilerin üzerine atıldı ise de sonunda maglüp edildi,
birçok esir verdikten sonra kendisi de öldürüldü.

Bu
muvaffakıyet üzerine Harizemliler, Diyar-ı Mudar üzerine saldırarak birçok
muhim fehir ve kasabalan yağma ve tahribe başladılar. Bu hareketten en fazla
muteessir olan halep Hükümeti, Sultana şikayette ve yardım talebinde bulunduğu
için Selçuk Sultani, Malatya Subaşısı Za-hir al-Din Mansut* ve Harput Subaşısı
Sinan al-Din Yakut* un (13) kuwetleriyle, Maraş ve Elbistan Subaşılarınm
kuwetlerinden mürekkep mühtm bir askeri birligi Harizemliler üzerine
göndererek'bunları magItip ve buralarını tahliye ©ttirdi (14).

(1257 -
655. H) yılında tz al-Din KeykAvus 11 kardeşi Rükn al -Din Kılıç Asian IV ün
Bayeu Noyan ile daima beraber bulunma?iindan şüphelenerek Kürtler, Türkmenler
ve Araplardan asker tedarik etmek için kölesi Tagarbela yı Doğu illerüıe
göndermişti.

Bu köle,
HakkAriden Şeref al-Din Ahmet bin Şeca al-Din Baks ik Musuldan Şeref al-Din
Muhammed bin Şeyh Adi adlı iki kürt beyini cfelp etti. Bunlar kuvvetleriyle
Halifeye yardıma geleceklerini söz verince, birineisine Malatya'yı, ikincisine
de Harputu ikta etti.

Şeraf
al^Din Muhammed* Harputa yerleşdikten sonra, Sultan ile görüşmek üzere yola
çıktıgmda arkasından yetişen Mo'ol kumandanlarından Enkörik Noyan tarafmdan
yakalanarak hemen öldürüldü (15).

Giyas
al-Din Keyhusrev III. Anadolu Selçuki Hükünıdarlarmdan Rükn al-Din Kılıç Asian
IV ün oğlu ve halefi olup altı yaşmda iken Sinop Emiri Muin al-Din Süleynıan
Pervane taraiından Konyaya götürülüp tahta oturtulmuştur (1264/65 - 663. H) den
(1282/88 - 681. H) e kadar 18 yıl saltanat sürmüştür.

Harputdaki
Alaca Meseit (Arap Baba), bu Sultamn zamanında ve (678. H) tarihinde yapılmıştır.
Kitabesi mevcuttur (16),

Nihayet bu
Sultan, llhanhlar larafmdan Altun Ordu Hanlariylp gizli münasebetindin dolayı
suçlu gösterilerek Argun Han tarafındat* 24 yaşında iken idam edildi (17).

(1280 -
679. H) yıhnda İz al-Din KeykAvus 11 nin oğlu Giyas al-Din Mesut 11,
Kastamonuda hapiste bulunan kardeşi Rükn al-Din Ke-yomros u, Kastanıonu beyi
Muzaffer al-Din Buluk Aslan dan istedi, o da serbest bıraktı ve yine onların
isteğile Ata beyi oldu. Bundan sonra

(13)
Harput'da Bayvam Subaşından sonra Kale Subagısı olaruk Sinan al-Din Yakut U
förm.ekteyİ55 ki, bu Suba^ı kuvvetleviyle Selçukilerin Amidi kuşatmalaraTia
yardım ve iffeir&k ettniştiv.

OsTnan
Turaıı, İslAm Ansik. Keyhusrev Mad. sa. 62, s. 629.

kardeş,
Abaka Han a müracaat ederek Amid, Harput, Malatya, Si'vas ve çevrelerinin
kendilerine verilrnesini istediler. Abaka, bu isteklerini kabul ile bu
şehirleri ve dolaylarmı bunlara verdi (18).

AlA al-Din
Keykubad 111, (1297 - 697. H) de tahta geçti. Bu sıralarda ikinci Suriye
seferinden perişan bir halde dönen Gazan Han ] Keykubadın Diyarbekirde, dost ve
sadık bir tabi gibi karşılayışı, moğol hükümdarını fevkalAde menınun bırakmış
ve Hanm aşırı iltifatlarına mazhar olmuştu. Bunun üzerine Han, Erzurura
smırlarından Antalya kıyılarma, Diyarbekir sınırlarından Sinop sahülerine kadar
olan menıleketleri AlA al-Din in idaresine verdi.

Işte bu
suretle elinde yeni bir saltanat fermanı olduğu halde, Resül-Ayn'den
raemieketine dönen AlA al-Din Harput'a da ugramıştı. Fakat bu ugrayışında,
maiyetinde bulunan Şeraf al-Din Hamze ile diğer hak tanımayan zalim ümerası
tarafından Harput'da fazileti ile tanınmış ve devrin sayılı hadis ve tefsir
Alimlerinden Kadı Mecd al-Din e işkence yapmalarına, servetini aralarında
paylaşmak için onu fena halde dövmelerin© styirci kaldı.

Keykubad
111. ve maiyyeti bu zulüm ve itisaflarını yol boyunca Malatya, Divriki, Sivas,
Tokat ve dolaylannda da tatbik ve devam ettirmifterdi (19).

Harputla
ügili Selçukiler devrini, Kadı Mecd al-Din faciasiyle kapatıyorum.

(1) Yakak:
Türkçe ucu ateşli ok demekmiş. Bu, bazan (Bakak) görülür, Dofrusu Yakak'dır.

(2)
Selçuk: Bir nevi geyik mftnasındadır,

(8) Bu'u:
Erkek geyik mAnasma.

(4)
Taşkentin Kuzeyinde büyftk bir şehiı.

(6) Buraya
kadar olan notlar: Dr. Riza Nur, Türk Tarihi, c. 3, s. 19, vd.

(7)
HArizemler hakkında bak: Zeki Velidl Togan ts. Ansk, sayı, 42, s. 240. Prof. F.
KSprülü, s, 275,

(11) bazı
tarihciler, I. Keykubadin, oğlu Giyas al-Din Keyhusrev hal edilerek Sivasa
gonderildigini kayit ederlerse de doğru dejçildir.

(12) Osman
Turan, is. Ansk. sayi. 8, s. 656 - 657.

(18)
MüneccimbRŞi, Camiüddüvel, Anadolvt Selçukileri kısmı tercemesi. Hasan Fehmi
Turgal, 8. 46.

(19)
İbrahim Kafesoflu, İslam Ansik. sa. 63, s. 662 ve dv.


I. ALAEDDIN KEYKUBAD (1220-1237)

I.
Giyaseddin Keyhüsrev'in ortanca oğlu olan I. AlAeddin Keykubad babasının
İstanbul'dan dönüp tahta çikmasi üzerine Tokat'a melik tayin edildi ve
babasının ölümüne kadar orada kaldı. I. Giyaseddin Keyhüsrev'in ölümü üzerine
devlet adamlari Izzeddin Keykavus'u sultan ilan edince AlAeddin Keykubad
kardeşine karşı taht kavgasina giristi. Amcasi Tuğrul Sah ve Ermeni krali
Leon'dan yardım istedi. Fakat ağabeyi karşısında başarılı olamadı. Izzeddin
KeykAvus 1212 yılında Ankara'yi ele geçirince onu esir aldı ve Malatya
yakınlarındaki Minsar kalesinde hapsetti. Sultan onu öldürmek istiyordu, ancak
hocasi Şeyh Mecdeddin Ishak buna engel oldu. Izzeddin KeykAvus'un ölümü üzerine
toplanan devlet adamlari ve kumandanlar onun ölümünü bir süre gizledikten
sonra, hapse atilmasinda rol oynadiklari AlAeddin Keykubad'i tahta çikarmaktan
çekiniyorlardi. Fakat özellikle Seyfeddin Ayaba, Mübarizüddin Çavli ve
Serefeddin Muhammed gibi devlet adamlari AlAeddin'in sahip olduğu yüksek
nitelikleri ve yetenekleri dolayısıyla tahta çikarilmasinda israr ettikleri
için Alaeddin Keykubad'in Anadolu Selçuklu sultani ilan edilmesi
kararlastirildi. Seyfeddin Ay-aba daha önce AlAeddin Keykubad'i hapishaneye
kendisi götürdügü için müjde haberini de kendisi vermek istedi ve Sultan
Izzeddin KeykAvus'un yüzügünü alip Malatya'ya gitti. AlAeddin Keykubad onu daha
önceki faaliyetlerinden dolayı affetti ve doğruca Sivas'a geldi. Taziyeleri
kabul etti ve emirlere hil'atler verdi. Bu törenlerden sonra başkent Konya'ya
hareket etti. Konya'da çok görkemli törenler yapildi. Konya büyükleri ve
zenginleri sultana hediyeler yagdirdilar. Sultan AlAeddin de beylerine
fermanlar gönderip payitahta gelmelerini emretti. Büyük emirlerden olup
Kastamonu yöresinde faaliyette bulunan Hüsameddin Çoban ve Seyfeddin Kizil, altin,
gümüs ve köle vb. hediyelerle, diğer emir ve beyler de koyun, at, deve ve
kölelerle gelip itaat arzettiler ve sultanin ihsan ve ikramlarina nail olup
mensurlari yenileyerek yurtlarina döndüler. Abbasi halifesi NAsir Lidinillah
Şeyh Sihabeddin Sühreverdi'yi hil'at, mensur ve diğer hükümdarlik alAmetleriyle
Konya'ya gönderdi. Elçi Aksaray'a gelince Sultana haber verildi. Sultan onu
karşılamak üzere emirlerini görevlendirdi. Konya'daki kadi, Alim, mutasavvif ve
ileri gelen kişiler de Şeyh Sihabeddin'i karşılamaya gittiler. Daha sonra
bizzat Sultan da hassa askerleriyle onu karşılayip elini öptü. Sehre birlikte
girdiler. Ertesi gün sultana hil'at, giydirildi ve saltanat tevcihiyle ilgili
diğer Adetler icra edildi. Sultan halifenin gönderdiği murassa eyerli bir ata
binip çetr, sancak ve mehter takimiyla bir gezinti apti. Daha sonra elçiyi
kiymetli hediyelerle Bagdad'a yolcu etti. Halife Nasir Lidinillah elçisine
gösterilen bu saygi ve itibardan dolayı çok memnun oldu.

moğol
istilasinin en tehlikeli bir döneminde tahta çıkan AlAeddin Keykubad onlara
karşı gerekli tedbirleri aldı. Konya, Kayseri, Sivas ve diğer bazı şehirlerin
kale ve surlarini tamir ettirdi. kardeşi devrinde Eyyubilerle bozulan
münasebetleri de yeniden müsbet yönde kanalize etti. Eyyubihükümdarı Melik
Adil'in kızıyla evlenerek bu dostlugu daha da pekistirdi.

Sultan
AlAeddin Keykubad 1221 yılında Kalonoros (Rumlar tarafından kale bu adla
aniliyordu) kalesini fethetti ve şehrin yeniden insa edilmesini istedi.
Kalonoros bu tarihten itibaren sultanin adina nisbetle AlAiye seklinde anılmaya
başlandı ve Selçuklu sultanlarinin kislik merkezi haline geldi. Cami, medrese,
hamam ve konaklar yapildi. Sultan AlAiye ve Sinop'ta insa ettirdigi
tersanelerle güçlü bir Selçuklu donanmasi için önemli bir adim atmis oluyordu.
I. Giyaseddin Keyhüsrev ve iki oğlu I. Izzeddin KeykAvus ile I. AlAeddin
Keykubad'in tahta çikişinda önemli rol oynayan emirler devlet yönetiminde
başlıca söz sahibi haline gelmişlerdi. bunların başında Seyfeddin Ay-aba,
Zeyneddin Basara, Mübarizeddin Behramsah ve Bahaeddin Kutlugca geliyordu.
Sultan AlAeddin daha önce ağabeyi Izzeddin KeykAvus'u desteklemis olduklari
için bu emirlere tam anlamiyla güven duymuyordu. Emirler de sultana karşı
memnuniyetsizliklerini dile getiriyorlardi. Sultanin Sivas surlarinin tamirini
emretmesiyle bu memnuniyetsizlik daha da netlesti. Emirler Seyfeddin Ay-aba'nin
evinde bir komplo düzenleyip Celaleddin Keyferidun'u ağabeyi AlAeddin
Keykubad'in yerine tahta çikarmayi kararlastirdilar. Sultan bunu haber alip Antalya'dan
Kayseri'ye hareket etti ve 24 kişi olduklari söylenen emirlerin bazılarini idam
ettirdi, bazılarini da hapse attirarak mallarini müsadere etti.

Sultan
kendisine karşı bir komplo teşebbüsünde bulunan Seyfeddin Ay-aba ve
arkadaslarini muhtelif cezalara çarptirdiktan ve ülke dahilinde huzuru
sagladiktan sonra fetihlere başladı. Önce Ermeni kralligi üzerine bir sefer
tertip etti ve pek çok Ermeni kalesini ele geçirdi (1225). Selçuklu kuvvetleri
daha sonra Haçlilarin elindeki bazı yerleri fethetmek üzere taarruza geçti.
Mübarizeddin Çavli idaresindeki ordu bütün Içel bölgesini ve Silifke'yi ele
geçirdi. Bu sefer sırasında yaklasık 30 kalenin Selçuklular tarafından
zaptedildigi rivayet edilmektedir. Bu zafer ve fetihlerden sonra Ermeni
kralligiyla bir anlasma yapildi. Buna göre kral Selçuklulara ihtiyaç halinde
1000 süvari ve 500 çarkçidan oluşan yardımcı birlik gönderecek, daha önce
Izzeddin KeykAvus zamanında ödenmekte olan vergi iki katina çikarilacak ve
Anadolu Selçuklularini metbu taniyacakti. Sultan daha sonra Doğuda meydana
gelen olaylar nedeniyle dikkatini bu tarafa çekti. Artuklu hükümdarının Anadolu
Selçuklu sultani adina okuttugu hutbeyi Eyyubihükümdarı Melik KAmil adina
çevirmesi sebebi ile Artuklular üzerine yürüdü. Onlara ait Adiyaman, Kahta,
Çemişgezek ve Malatya'daki bazı kaleleri ele geçirdi (1226).

Artuklu
hükümdarı Melik Mesud zor durumda kaldı ve kiymetli hediyeler gönderip barış
teklif etti. Sultan yaklasan moğol tehlikesi ve Harezmsahlarin sınırlarına
dayanmasi sebebiyle bu teklifi kabul ederek Eyyubilerle de dostlugunu
pekistirdi.

Erzincan'daki
Mengücük beyi Davud Sah AlAeddin Keykubad'a karşı dostane olmayan bazı
hareketlerde bulunup bagimsizligini ilan etmek hevesine kapilinca sultan 1228
yılında sevk ettiği ordu ile Erzincan'i kusatip teslim aldı. Sultan
Erzincan'dan Sivas'a dönünce oğlu Giyaseddin Keyhüsrev'i Mengücük iline melik
tayin etti. Antalya valisi Ertokus'u da onun atabegi olarak görevlendirdi.
Ayrica Eyyubimelikesinden dogan küçük yastaki oğlu Kiliç Arslan'i da veliahd ilan
etti. Böylece Mengücük beyliğinin Erzincan kolu sona eriyordu.

Sultan
AlAeddin Keykubad 1230 yılı Ağustos ayinda Erzincan yakınlarındaki
Yassiçimen'de Harezmsah CelAleddin'i büyük bir bozguna uğrattı. Sultan daha
sonra Doğu Anadolu ve Suriye'de Eyyubilere ait birçok şehri ele geçirince Melik
KAmil karşı taarruza geçti ve 4 ay zarfinda bu şehirleri geri aldı (1236).
Eyyubiler'in ele geçirdikleri şehirlerde Selçuklu beylerine yaptığı zulümleri
ögrenen AlAeddin Keykubad Amid (Diyarbekir) üzerine bir ordu sevk etti. Ancak
şehrin surlarinin saglamligi yüzünden basari elde edemedi. 1237 yılında daha
büyük bir ordu ile yeniden sefere çikmak düşüncesi ile askerlerini terhis eden
Sultan AlAeddin 1 Haziran 1237'de Kayseri'de öldü. Cenazesi Konya'da
Kümbedsarayda topraga verildi. Ölümünden önce büyük oğlu Giyaseddin Keyhüsrev'i
tekrar Erzincan meliki, Semseddin Altunaba'yi da ona atabeg tayin etti. En
küçük oğlu Izzeddin Kiliç Arslan'i veliahd ilan edip ve bütün kumandan ve
devlet adamlarini ona biat ettirdi.

Sultan
AlAeddin Keykubad Türkiye'yi ilim, kültür, san'at bakımından olduğu kadar
iktisadive ticarihayat itibariyle de gelişmiş ve müreffeh bir ülke haline
getirmisti. Onun döneminde Anadolu Selçuklu devleti kudret ve nüfuzunun
zirvesine ulasmis, AlAeddin Keykubad'in heybet ve ihtisamindan çekinen moğollar
ve diğer unsurlar onun ölümüyle saldırgan bir tavir içine girmişlerdi.
Ebü'l-Ferec (Ibnü'l-Ibri) AlAeddin Keykubad'in emsalsiz bir hükümdar olduğunu,
mükemmel bir kafaya ve yüksek bir siyaset anlayisina sahip bulunduğunu, bütün
hükümdarlarin ona boyun egdigini ve bu sebeple kendisine Sultanü'l-Alem (Dünya
hükümdarı)denildigini kaydeder.

Ibn Bibide
Müslüman ve Hıristiyan hükümdarlarin ondan hükümdarlik mensuru alip adina para
bastirdiklarini ve hutbe okuttuklarini belirtir.

Iyi bir
egitim gören ve yüksek bir kültüre sahip olan I. AlAeddin Keykubad Alim, sair,
edip ve din bilginlerini daima himaye etmişti. moğol istilasi önünden kaçan
Türkistanli ve İranli bilginleri ülkesine almakla Türkiye'nin kültür seviyesini
yükseltmistir. Horasan'dan yola çikip birçok yeri dolasan MevlAna CelAleddin'in
ailesini de Konya'ya davet ederek Türk-İslam kültürüne önemli bir hizmette
bulunmuştur. Sultan Alim ve Şeyhleri ziyaret eder ve onların hayirli dualarini
alirdi. Arapça, Farsça ve Rumca da bilen Sultan tarih kitaplariyla
siyasetnAmeleri okumaktan hoslanirdi. Büyük Selçuklu veziri Nizamülmülk'ün
siyasetnAmesi, Imam-i GazAli'nin KimyAy-i Saadet ve ZiyAriler'den KeykAvus b.
İskender'in KabusnAme'si Sultanin okudugu kitaplar arasında zikredilmektedir.

Sultanin
kudret ve otoritesi sebebiyle ülkenin her tarafinda huzur ve emniyet hakimdi.
AlAeddin Keykubad hazinenin gelir ve giderleri ile ilgili hesaplar konusunda
çok dikkatli davranirdi. Zalimleri cezalandirmakta ve mazlumlarin haklarini
almakta çok titizdi.

Siir ve
edebiyatla yakından ilgilenen Sultan kendisi de Farsça siirler yazmisti. Onun
sair ve edipleri himaye ettiğini duyan Türkistanli sair KaniiTürkiye'ye gelmis
ve rivayete göre 30 ciltlik bir Selçuklu Seh-nAmesini kaleme almistir.

Sultan
AlAeddin Keykubad bu kültürel faaliyetler yanında ticarive iktisadihayatin
gelişmesi için de yoğun bir faaliyet baslatmistir. Uluslararası ticaret onun
döneminde büyük bir gelişme göstermiştir. 1220'de Venediklilerle yaptığı
anlasmayla Türk tüccarlarinin da onların ülkesinde ticaret yapma imkAnini
saglamistir.

Yollarda
emniyet saglanmakla beraber muhtemel soygunlara karşı tüccarlarin mallari
devlet tarafından sigorta ettirilmisti. Zararlari derhal devlet tarafından
ödenirdi. Sultan ticaret kervanlarinin istirahati için kervansaraylar
yaptırmişti. Buralarda yolculara zengin-fakir, Hıristiyan-Müslüman ayrimi
yapilmadan yemek verilirdi.

Sultan
büyük şehirleri surlarla çevirdigi gibi yaptırdigi cami, medrese, saray,
hastahane, tersane, köprü ve kervansaraylarla Türkiye'yi imar etmişti.

Kaynak: Osmanlı tarihi

Büyük
Selçuklu Sultanligi Döneminde Çemisgezek

1040
yilinda Dandanakan Meydan muharebesini kazanarak devlet kuran Selçuklular 1071
yilinda Malazgirt Mey­dan Muharebesini kazanarak Anadolu kapilarini Türklere
açmislardir. Bu tarihte Bizans Imparatoru Romen Diyojen'i yenen Sultan
Alparslan Emirlerine Anadolu'yu fethetme görevi verir. Bu emri alan beylerde
Anadolu'yu fethetmeye baslarlar. Bu beyler vasitasiyla bölgemizde Selçuklularin
hakimiyeti altina girer.

Anadolu
Selçuklulari Döneminde Çemisgezek

Sultan
Alaaddin Keykubad Malatya Ordusu Serdari Emir Esidüdin Ayaz'in komutasinda 5000
kisilik bir süvari birligini muhasara araçlari ile birlikte Çemisgezek'in fethi
için görevlendirdi. Ibni Bibi bu dönemlerde Çemisgezek Kale­sini söyle tasvir
etmektedir. "Basi semaya yükselmis bir kaya içine kudretin eli ile oyulmus
bir magara gördüm. (In Delikleri kastedilmektedir) Bu kayanin bir tarafindaki
vadide Nil'i hiçe sayan ve fili sivrisinek zanneden bir irmak akiyor. (Burada
Ta-gar Çayi kastedilmektedir.) Suyun öte tarafinda saglam temeller üzerine
kurulmus metin bir kale içinde bir sehir göze çarpiyordu"

Ibn-i Bibi
Çemisgezek Kalesi'nin Selçuklular tarafindan fethedilmesini de söyle nakleder;

"Çemisgezek'lilere
Kahta'nin akibetinden ve nasil teslim olduklarindan ve imdatlarina gelen Sam
Ordusu'nun ne suretle imha edildiginden baitisle, tehdit yollu sözler söylemek
ve hikayeyi onlara anlatmak üzere ve Çemisgezek Kalesi'ni teslim etmesi için
bir elçilik heyetini kale komutanlarina gönderir. Elçiler kale komutanina
ulasamadan kaleden yagmur gibi oklar yagmaya baslar. Bu heyet her ne kadar Biz
Elçiyiz sizinle görüsmek üzere geliyoruz dediler ise de aldiris edilmedi.
Elçiler mecburen geri döndü. Emir Esidüddin bunun üzerine "Madem ki onlar
Emir Esidüddin derhal manciniklarin kurulmasini emretti. Kale kapisinda uzun
bir mücadele basladi. Ilk günkü siddetli çarpismalar safak vaktinden gece
karanligi basincaya kadar mancinik ve oklarla devam etti. Muhasara bir hafta
geceli gündüzlü devam etti. Muhasaranin 8. günü, her birinin içinde 10 muharip
ve kenarlarinda oklarin geçebilmesi için delikler açilmis bulunan 10 demir
sandik magaranin üzerinden asagi sarkitildi. Sandiklarda siper almis muharipler
bulutlardan yagmur yagdirir gibi magaranin içine oklari yagdirdilar.

Ancak bu
çalismalar beklenen ölçüde basarili olamadi. Bunun üzerine kalenin bir
yerindeki çatlak tesbit edildi. Çatlak genisletilerek içeri girildi. Uzun süren
sert bir direnisten sonra zor durumda kalan Çemisgezekliler bir elçilik heyeti
göndererek savasin sona ermesini talep ettiler. Emir Esidüddin bu talebi kabul
edince Çemisgezek Kalesi'de Selçuklu hakimiyetine girer."

Anadolu
Selçuklularinin Çemisgezek hakimiyeti 1226 yilinda baslar. Bu durum Mogollarin
Anadolu'ya hakim olmalarina kadar devam etmistir.